Öyle günler yaşıyoruz ki! Pahalılık, cinnet ,cinayet, Irkçılık, doğal afetler, savaşlar yani devam etsek yazımı bitiremiyeceğim.
Gördüğünü anlamamak ,körü körüne bile bile lades demek.
Pahalılığı, zammı Haşa Allaha bağlamak.
Ay sonu akaryakıta 50 kr indirim yapıp 25 gün zam üstüne zam yapmak..
Yok bu sefer bunları yazmayacağım.
Bu hafta biraz tebessüm ettirecek şeylere yer vermek istiyorum.
Gülümsemek her derdin ilacıdır.
Usta'ya başarısının sırrını sormuşlar.
- Iki kelime demiş:
- Doğru kararlar.
Hepimizden farklı olarak, sürekli doğru kararları nasıl alabildiğini sormuşlar.
- Tek kelime demiş:
- Tecrübe.
Iyi de kardeşim bu tecrübe denen şeyin sırrı neymiş? Usta, deriiin bir iç geçirmiş ve şöyle demiş:
- Yanlış kararlar!
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Muhtar köye gelen bir milletvekiline:
-İki büyük problemimiz var, der .
Milletvekili:
-Lafı mı olur muhtar, söyle halledelim .
-Birinci sorun, der muhtar. Köyde Sağlık Ocağı var, ama doktor yok.
-Hemen Sağlık Bakanı'nı arayıp hallediyorum, der milletvekili. Cep telefonunu çıkarıp birisiyle konuşur:
-Tamam, doktor yarın sabah burada olacak. İkinci sorununuz ne?
-Köyümüzde hiç bir cep telefonu çekmiyor.
Adam kaynanasıyla birlikte Avrupa gezisine çıkacaktı. Arkadaşı şaşkın sordu:
-Yahu sen kaynanandan dert yanmaz mıydın? Şimdi de Avrupa gezisinden bahsediyorsun!..
-Ne yapayım birader, sık sık “Avrupayı görmeden Allah canımı almasın!..” der durur... Benim ki, bir umut işte...
---------------------------------------------------------------------------------
Oğlum, dolapta iki muz vardı, neden bir tane kalmış?..
-Karanlıkta öbürünü görememişim anne!..
Kurt ile Eşek tartışıyorlarmış.
Kurt: "Çimen yeşildir."
Eşek: "Çimen sarıdır"diye iddiaya tutuşmuşlar.
Neyse konuyu orman kralı aslana anlatmışlar.
Aslan, Kurt’a bir ay hapis cezası, Eşek'e de özgürlük kararı vermiş.
Kurt şaşkınlıkla aslana yaklaşmış ve sormuş:
Hakikaten sen çimeni sarı mı görüyorsun?
Aslan: Hayır yeşildir çimen.
Kurt: O halde neden bana 1 ay hapis cezası veriyorsun?
Aslan: Eşekle tartıştığın içindir bu ceza...
Eşşeklerle tartışmanın faydası olmaz. Sarıdır deyip geçin.Siz siz olun laftan anlamayanlara laf anlatmayın
Adam karısını o kadar çok seviyordu ki her akşam yatarken onun için şöyle dua ediyordu:
-Allah’ım onun başı ağrımasın, benimki ağrısın; onun bir yeri kırılmasın, benimki kırılsın; o üzülmesin, ben üzüleyim.
Son olarak ta şöyle diyordu:
-Allah’ım!.. O’nu dul bırakma, beni dul bırak.
Üniversitenin büyük amfisinde 800 kişinin katıldığı bir imtihan...
Süre iki saat... Profesör son derece sert ve sürenin esnetilmesine imkân yok.
Cevapları yetiıştiremeyen kalıyor. Bu yüzden bütün talebeler harıl harıl kâğıt dolduruyorlar. Ama birisi ağırdan gidiyor. Biraz düşünüyor biraz yazıyor.
Hiç aceleci bir hâli yok.
Derken süre doluyor. "Getirin kâğıtları çocuklar" diyor profesör ve herkes bitirebildiği kadarıyla kâğıdını getirip masanın üzerine koyuyor. Veren çıkıyor, veren çıkıyor, masanın üzerindeki kâğıtlar birikiyor. Sınıfta hiç talebe kalmıyor. Bir kişi hâriç. Bizim ağırdan giden talebe hiç istifini bozmadan yazmaya devâm ediyor.
Böylece biraz daha zaman geçtikten sonra, bizimki kalkıp kürsüye gidiyor ve kâğıdını bir sonraki ders için hazırlıklarını tamamlamakta olan profesöre uzatıyor. Profesör kızarak:
-Hayır! Çok geç kaldın. Artık senin kâğıdını alamam...
Bizimki ters ters bakıyor:
-Sen benim kim olduğumu biliyor musun?
-Yoo, aslında bilmiyorum. Ne olacak?
-Iyi öyleyse, diyor bizimki ve yığılı duran imtihan kâğıtlarının bir kısmını kaldırıyor ve araya kendi kâğıdını koyup kâğıtları tekrar düzeltiyor. Sonra da:
-Iyi günler hocam, deyip profesörün şaşkın bakışları arasında yürüyüp gidiyor.
Gördüğünü anlamamak ,körü körüne bile bile lades demek.
Pahalılığı, zammı Haşa Allaha bağlamak.
Ay sonu akaryakıta 50 kr indirim yapıp 25 gün zam üstüne zam yapmak..
Yok bu sefer bunları yazmayacağım.
Bu hafta biraz tebessüm ettirecek şeylere yer vermek istiyorum.
Gülümsemek her derdin ilacıdır.
Usta'ya başarısının sırrını sormuşlar.
- Iki kelime demiş:
- Doğru kararlar.
Hepimizden farklı olarak, sürekli doğru kararları nasıl alabildiğini sormuşlar.
- Tek kelime demiş:
- Tecrübe.
Iyi de kardeşim bu tecrübe denen şeyin sırrı neymiş? Usta, deriiin bir iç geçirmiş ve şöyle demiş:
- Yanlış kararlar!
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Muhtar köye gelen bir milletvekiline:
-İki büyük problemimiz var, der .
Milletvekili:
-Lafı mı olur muhtar, söyle halledelim .
-Birinci sorun, der muhtar. Köyde Sağlık Ocağı var, ama doktor yok.
-Hemen Sağlık Bakanı'nı arayıp hallediyorum, der milletvekili. Cep telefonunu çıkarıp birisiyle konuşur:
-Tamam, doktor yarın sabah burada olacak. İkinci sorununuz ne?
-Köyümüzde hiç bir cep telefonu çekmiyor.
Adam kaynanasıyla birlikte Avrupa gezisine çıkacaktı. Arkadaşı şaşkın sordu:
-Yahu sen kaynanandan dert yanmaz mıydın? Şimdi de Avrupa gezisinden bahsediyorsun!..
-Ne yapayım birader, sık sık “Avrupayı görmeden Allah canımı almasın!..” der durur... Benim ki, bir umut işte...
---------------------------------------------------------------------------------
Oğlum, dolapta iki muz vardı, neden bir tane kalmış?..
-Karanlıkta öbürünü görememişim anne!..
Kurt ile Eşek tartışıyorlarmış.
Kurt: "Çimen yeşildir."
Eşek: "Çimen sarıdır"diye iddiaya tutuşmuşlar.
Neyse konuyu orman kralı aslana anlatmışlar.
Aslan, Kurt’a bir ay hapis cezası, Eşek'e de özgürlük kararı vermiş.
Kurt şaşkınlıkla aslana yaklaşmış ve sormuş:
Hakikaten sen çimeni sarı mı görüyorsun?
Aslan: Hayır yeşildir çimen.
Kurt: O halde neden bana 1 ay hapis cezası veriyorsun?
Aslan: Eşekle tartıştığın içindir bu ceza...
Eşşeklerle tartışmanın faydası olmaz. Sarıdır deyip geçin.Siz siz olun laftan anlamayanlara laf anlatmayın
Adam karısını o kadar çok seviyordu ki her akşam yatarken onun için şöyle dua ediyordu:
-Allah’ım onun başı ağrımasın, benimki ağrısın; onun bir yeri kırılmasın, benimki kırılsın; o üzülmesin, ben üzüleyim.
Son olarak ta şöyle diyordu:
-Allah’ım!.. O’nu dul bırakma, beni dul bırak.
Üniversitenin büyük amfisinde 800 kişinin katıldığı bir imtihan...
Süre iki saat... Profesör son derece sert ve sürenin esnetilmesine imkân yok.
Cevapları yetiıştiremeyen kalıyor. Bu yüzden bütün talebeler harıl harıl kâğıt dolduruyorlar. Ama birisi ağırdan gidiyor. Biraz düşünüyor biraz yazıyor.
Hiç aceleci bir hâli yok.
Derken süre doluyor. "Getirin kâğıtları çocuklar" diyor profesör ve herkes bitirebildiği kadarıyla kâğıdını getirip masanın üzerine koyuyor. Veren çıkıyor, veren çıkıyor, masanın üzerindeki kâğıtlar birikiyor. Sınıfta hiç talebe kalmıyor. Bir kişi hâriç. Bizim ağırdan giden talebe hiç istifini bozmadan yazmaya devâm ediyor.
Böylece biraz daha zaman geçtikten sonra, bizimki kalkıp kürsüye gidiyor ve kâğıdını bir sonraki ders için hazırlıklarını tamamlamakta olan profesöre uzatıyor. Profesör kızarak:
-Hayır! Çok geç kaldın. Artık senin kâğıdını alamam...
Bizimki ters ters bakıyor:
-Sen benim kim olduğumu biliyor musun?
-Yoo, aslında bilmiyorum. Ne olacak?
-Iyi öyleyse, diyor bizimki ve yığılı duran imtihan kâğıtlarının bir kısmını kaldırıyor ve araya kendi kâğıdını koyup kâğıtları tekrar düzeltiyor. Sonra da:
-Iyi günler hocam, deyip profesörün şaşkın bakışları arasında yürüyüp gidiyor.