MİTRA DAĞI ETEKLERİNDEKİ
YAŞAM ALANLARI ÜZERİNE
İsmail Fandaklı
Geçmişten günümüze birçok toplumların yaşamını sürdürdüğü Çömlekçi Mahallesi'nin yıkım süreciyle tarihin derinliklerine gömülme süreci hızla devam ediyor. Mahalle, neredeyse tümüyle yıkılmış, beton yığınlarıyla kaplanmaya devam ediyor.
Binlerce yıl öncesinin av sahası, daha sonraki yıllarda tarım alanları ve meyve bahçeleriyle süslü güzelim mahalle ve yaşanılanlar yok artık. Bu süreçte, geçmişe dair birkaç not düşmek istedik tarih sayfalarına.
Ksenophon'un, M. Ö. 400'de Trabzon'u ziyareti sırasında konakladığı, spor müsabakaları yaptığı Boztepe'nin yamaçlarındadır Arafilboy ve Çömlekçi Mahallesi. Yine M. Ö. 106'da yakın dostlarıyla birlikte Sinop'tan Trabzon'a gelen Mithridates'in de uzun süre konakladığı yerdir Boztepe ve eteklerindeki mahalle.
Halkidonya ruhani meclisi üyelerinden, Kapadokya rahiplerinden birinin M. S. 451'de Arafilboy'da yaşadığı; Rahip St. Sava'nın girişimleriyle kiliselerin manastıra dönüştürüldüğü biliniyor. Araştırmacı yazar İlyas Karagöz, “Antik Çağlardan Günümüze Maçka İnsanı ve Olaylar” (Şubat 2012) adlı eserinde; Boztepe'den “Mitra Dağı”, mağara kilisesinden de “Mitra Mağarası” diye söz eder. Biz de Boztepe, yani Mitra Dağı eteklerinde yer alan geçmişin inci gerdanlıkla süslenmiş iki mahallesini yaşanmışlıklarıyla ele almak istedik.
Çömlekçi ve Arafilboy, “Mitra Dağı”nın eteklerine tutunmuş, sevimli, şımarık iki çocuk gibiydi yakın tarihe kadar. Hanları, hamamı, çömlek imalathaneleri ve yazlık sineması yıkılıp tarih oldu.
Güneyinde Boztepe (Mitra Dağı), güneybatısında Kızlar Manastırı, batısında Keşişin Bayırı, doğusunda Tellitabya'nın koynuna aldığı alanda iki mahalle; Ayafilibo ve Çömlekçi... O yıllarda, güneyin bütün rüzgarlarına siper olmuş Boztepe'nin kayalıklarını süsleyen mağara ve taşmezarlarla, yüreğindeki mezarlıklardan başlayan mahalleyi; Çömlekçi'den Gaz İskelesi'ne, Dios ve Herakles tapınaklarının bulunduğu Piksidis (Değirmendere)'teki çaya kadar uzanan siyah kumsal, gerdanlık gibi süslerdi. “Maşatlık Kapısı”ndan “Bahçekapısı”na ağaçları, kuş çeşitleri, çiçekleri, meyveleri ve hepsinden önemlisi bülbül sesleriyle eşsiz güzellikler sunardı bir zamanlar. Farklı milletlerin gömütlerinin yer aldığı alandaki rengarenk mermerlerle süslenmiş kaideleri birer sanat eseriydi.
Boztepe ile geçmişin eşsiz kumsalı arasında kalan bölümü tek bir mahalle olarak ele alıyoruz çünkü, eski yıllarda bu bölge birlikte nüfus sayımlarında yazılmış ve öyle de anılmış. Geçmişteki nüfus sayımlarında olduğu gibi bugün de “yıkım süreci”nde aynı kaderi paylaşıyor kentin iki kadim mahallesi...
Çömlekçi, Trabzon'un çok eski mahallelerinden. Cenevizlilerin ve Venediklilerin kentte hüküm sürdükleri dönemde özellikle ticaret yaptıkları alan olarak karşımıza çıkıyor. Tahrir defterleri incelendiğinde bu mahalle, bir dönem İskenderpaşa'ya bağlı. Arafilboy'un mahalle olarak kayıtlarda yer alması çok daha sonraki yıllara rastlar.
“Aşağı Çömlekçi”, “Yukarı Çömlekçi” diye anıldığı yıllarda Arafilboy; kiliseleri, mezarlıkları ve sayfiye yeriyle farklı bir amaca hizmet ediyor. Çömlekçi ise, Rum çömlek ustalarının tezgah ve evlerinin bulunduğu bir yerleşim yeri olmuş yüzyıllarca. “Aşağı” ve “Yukarı”yı birbirinden ayıran yol, nicelerine güzergah olmuştur. Bu yol, kentin doğusunda yaşayan insanların ve İpekyolu ticareti kapsamında İran-Erzurum üzerinden gelen tacirlerin de şehre giriş yoludur. Askere gideceklerin, başka şehirlere seyahat edeceklerin, şehirden ihtiyacını giderecek olanların; hepsinden önemlisi Rus işgaliyle yasa bürünen, bilinmeze doğru yola çıkan insanların adımladığı yoldur... Kazım Karabekir'in Erzurum'dan defalarca gelip gittiği, Trabzon Muhafaza-i Hukuki Milliye Cemiyeti üyelerinin Erzurum Kongresi'ne giderken geçtikleri yoldur, Boztepe yamaçlarını selamlayan... Trabzon'un esaretten kurtulmasıyla geri dönebilmeyi başaran kentin doğusuna gidecek karayolu mahkumu halkın, sevinç gözyaşlarıyla ıslattıkları “umut yolu”dur Mitra Dağı'nın koynundan geçen...
Üç kez Trabzon'u onurlandıran Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü ilk selamlayan yine bu yol oldu sırtında Arafilboy ve Boztepe, kucağında da inci gerdanlı Çömlekçi... Gazi'nin Erzurum'a gidiş dönüşlerinde de konukseverliğini esirgememiştir batıdan doğuya, Keşişin Bayırı'ndan Piksidis'e uzanan yolla. Gazi Mustafa Kemal, Erzurum dönüşünde Maşatlık yolundan geçerken son kez bakmıştı tarım alanları, zeytin ağaçları ve narenciye bahçeleriyle süslü Çömlekçi'ye.
Sadece insanlara veya hayvanlara değil, aynı zamanda kente Hoşoğlan'dan su getirilen güzergah olarak da “Suyolu” denmiş iki mahalleyi birbirinden ayıran bu yola...
Mahalle; Kızlar Manastırı ile Tellitabya tepelerindeki Sava Kilisesi arasında bir salıncak gibidir yıllarca sallanan; umutlara, umutsuzluklara, acılara, gözyaşlarına, sevinçlere, ayrılıklara, kavuşmalara, sevilere kucak açan...
Çömlekçi ve Arafilboyu Mahalleleri, Trabzon'da yaşanan hemen her olayın tanığıdır. Deniz yoluyla gelenleri ilk gören onlar, karayoluyla seyahat edenleri ağırlayan ve uğurlayan yine onlar...
Bugün, her iki mahallenin tarihi geçmişinden kalan izler, yok denecek kadar azdır. Boztepe yamacındaki kaya mezarları ve mağaralardaki resimleri rutubet, çıkış merdivenlerini zaman; mahalledeki eski yapıları ise birileri ortadan kaldırıyor!.. Çok yakın bir zamanda her iki mahallenin nüfusu yok olma noktasına gelecek.
“Maşatlık” kapısından girdiğinizde sizi karşılayan iki tarafı servilerle dizili, “dikilikaya”ya doğru uzanan ve tepede son bulan uzunca bir yol vardı. Tepeye çıkıldığında her iki tarafta bulunan, dört kişinin kucaklayamayacağı kalınlıkta ıhlamurlar sizi karşılardı. Bu ıhlamurlar 1952 ya da 1953 yılında katledilir. Servi ağaçları da bu yıllarda aynı akıbete uğrar, asırlık ömürleri son bulur. Mağara kilisesinin kuzeyinde, hemen alt kısımdaki düzlükte; şu andaki sağlık ocağının yeri, çöp araçlarının park alanıdır. Buranın biraz daha batısında bulunan ceviz ağacı o kadar büyüktür ki, birkaç kişi ancak gövdesini sarabiliyordu. Bir ağaç gövdesi büyüklüğünde olan köklerinin bazıları yüzeydeydi. Bunlardan birisinin altı boşaltılmıştır ve insanlar buradan eğilerek rahatlıkla geçebilmekteydi. O dönemin inanışında, kabakulak olan çocuklar, ceviz ağacının bu boşluğundan geçirildiğinde iyileşeceği inancı oldukça yaygındı!.. Ceviz ağacı da acımasızlığın ürünü olur ve yakacak için oduncunun yolunu tutar, katledenlerinin elinden... Bütün bu ağaçların katledilmesi ellili yıllarda gerçekleşir. Aynı dönemde anayolun kenarında mermerden çok büyük ve görkemli bir lahit vardı. Bir benzeri de biraz daha içeride, güneyde yer alırdı. Her ikisinin de aynı yıllarda mermerlerinin sökülüp satıldığı ve ortadan kaldırıldığı söylenir. Neredeyse tamamı mezarlık olan Maşatlık'ta; talan edilmiş ve dışarıdan bakıldığında ne olduğu anlaşılmasa da sadece İtalyan mezarlığı günümüze kadar gelebilmiştir.
Geçmişin tarihi mahallesi, komşuluk ilişkileri, buram buram kokan narenciye bahçeleri, kokulu üzümler, çeşit çeşit incirler nerede? Sadece yaşayanların yüreğine gömdüğü acılarda ve özlemlerinde saklı.
Birçok güzelliği yok olan kentimizde, Çömlekçi'yi de yaşatamadık, yok ettik, ortadan kaldırdık; bize bırakılan mirası koruyamadık, gelecek kuşaklara bırakacak hiçbir şey kalmadı!
Düşünmesi bile çok acı!..
"Acı, sana hissettiğin mutluluğun gerçek olduğunu anımsatır" diye bir söz vardır; işte Cenevizlilerin kurduğu Çömlekçi Mahallesi de öyle…
Mitra Dağı delik deşik oldu; eteklerindeki yaşam alanları yıkılmaya devam ediyor, inci gerdanlıkla süslü Çömlekçi Mahallesi de beton yığınlarına teslim oldu!
YAŞAM ALANLARI ÜZERİNE
İsmail Fandaklı
Geçmişten günümüze birçok toplumların yaşamını sürdürdüğü Çömlekçi Mahallesi'nin yıkım süreciyle tarihin derinliklerine gömülme süreci hızla devam ediyor. Mahalle, neredeyse tümüyle yıkılmış, beton yığınlarıyla kaplanmaya devam ediyor.
Binlerce yıl öncesinin av sahası, daha sonraki yıllarda tarım alanları ve meyve bahçeleriyle süslü güzelim mahalle ve yaşanılanlar yok artık. Bu süreçte, geçmişe dair birkaç not düşmek istedik tarih sayfalarına.
Ksenophon'un, M. Ö. 400'de Trabzon'u ziyareti sırasında konakladığı, spor müsabakaları yaptığı Boztepe'nin yamaçlarındadır Arafilboy ve Çömlekçi Mahallesi. Yine M. Ö. 106'da yakın dostlarıyla birlikte Sinop'tan Trabzon'a gelen Mithridates'in de uzun süre konakladığı yerdir Boztepe ve eteklerindeki mahalle.
Halkidonya ruhani meclisi üyelerinden, Kapadokya rahiplerinden birinin M. S. 451'de Arafilboy'da yaşadığı; Rahip St. Sava'nın girişimleriyle kiliselerin manastıra dönüştürüldüğü biliniyor. Araştırmacı yazar İlyas Karagöz, “Antik Çağlardan Günümüze Maçka İnsanı ve Olaylar” (Şubat 2012) adlı eserinde; Boztepe'den “Mitra Dağı”, mağara kilisesinden de “Mitra Mağarası” diye söz eder. Biz de Boztepe, yani Mitra Dağı eteklerinde yer alan geçmişin inci gerdanlıkla süslenmiş iki mahallesini yaşanmışlıklarıyla ele almak istedik.
Çömlekçi ve Arafilboy, “Mitra Dağı”nın eteklerine tutunmuş, sevimli, şımarık iki çocuk gibiydi yakın tarihe kadar. Hanları, hamamı, çömlek imalathaneleri ve yazlık sineması yıkılıp tarih oldu.
Güneyinde Boztepe (Mitra Dağı), güneybatısında Kızlar Manastırı, batısında Keşişin Bayırı, doğusunda Tellitabya'nın koynuna aldığı alanda iki mahalle; Ayafilibo ve Çömlekçi... O yıllarda, güneyin bütün rüzgarlarına siper olmuş Boztepe'nin kayalıklarını süsleyen mağara ve taşmezarlarla, yüreğindeki mezarlıklardan başlayan mahalleyi; Çömlekçi'den Gaz İskelesi'ne, Dios ve Herakles tapınaklarının bulunduğu Piksidis (Değirmendere)'teki çaya kadar uzanan siyah kumsal, gerdanlık gibi süslerdi. “Maşatlık Kapısı”ndan “Bahçekapısı”na ağaçları, kuş çeşitleri, çiçekleri, meyveleri ve hepsinden önemlisi bülbül sesleriyle eşsiz güzellikler sunardı bir zamanlar. Farklı milletlerin gömütlerinin yer aldığı alandaki rengarenk mermerlerle süslenmiş kaideleri birer sanat eseriydi.
Boztepe ile geçmişin eşsiz kumsalı arasında kalan bölümü tek bir mahalle olarak ele alıyoruz çünkü, eski yıllarda bu bölge birlikte nüfus sayımlarında yazılmış ve öyle de anılmış. Geçmişteki nüfus sayımlarında olduğu gibi bugün de “yıkım süreci”nde aynı kaderi paylaşıyor kentin iki kadim mahallesi...
Çömlekçi, Trabzon'un çok eski mahallelerinden. Cenevizlilerin ve Venediklilerin kentte hüküm sürdükleri dönemde özellikle ticaret yaptıkları alan olarak karşımıza çıkıyor. Tahrir defterleri incelendiğinde bu mahalle, bir dönem İskenderpaşa'ya bağlı. Arafilboy'un mahalle olarak kayıtlarda yer alması çok daha sonraki yıllara rastlar.
“Aşağı Çömlekçi”, “Yukarı Çömlekçi” diye anıldığı yıllarda Arafilboy; kiliseleri, mezarlıkları ve sayfiye yeriyle farklı bir amaca hizmet ediyor. Çömlekçi ise, Rum çömlek ustalarının tezgah ve evlerinin bulunduğu bir yerleşim yeri olmuş yüzyıllarca. “Aşağı” ve “Yukarı”yı birbirinden ayıran yol, nicelerine güzergah olmuştur. Bu yol, kentin doğusunda yaşayan insanların ve İpekyolu ticareti kapsamında İran-Erzurum üzerinden gelen tacirlerin de şehre giriş yoludur. Askere gideceklerin, başka şehirlere seyahat edeceklerin, şehirden ihtiyacını giderecek olanların; hepsinden önemlisi Rus işgaliyle yasa bürünen, bilinmeze doğru yola çıkan insanların adımladığı yoldur... Kazım Karabekir'in Erzurum'dan defalarca gelip gittiği, Trabzon Muhafaza-i Hukuki Milliye Cemiyeti üyelerinin Erzurum Kongresi'ne giderken geçtikleri yoldur, Boztepe yamaçlarını selamlayan... Trabzon'un esaretten kurtulmasıyla geri dönebilmeyi başaran kentin doğusuna gidecek karayolu mahkumu halkın, sevinç gözyaşlarıyla ıslattıkları “umut yolu”dur Mitra Dağı'nın koynundan geçen...
Üç kez Trabzon'u onurlandıran Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü ilk selamlayan yine bu yol oldu sırtında Arafilboy ve Boztepe, kucağında da inci gerdanlı Çömlekçi... Gazi'nin Erzurum'a gidiş dönüşlerinde de konukseverliğini esirgememiştir batıdan doğuya, Keşişin Bayırı'ndan Piksidis'e uzanan yolla. Gazi Mustafa Kemal, Erzurum dönüşünde Maşatlık yolundan geçerken son kez bakmıştı tarım alanları, zeytin ağaçları ve narenciye bahçeleriyle süslü Çömlekçi'ye.
Sadece insanlara veya hayvanlara değil, aynı zamanda kente Hoşoğlan'dan su getirilen güzergah olarak da “Suyolu” denmiş iki mahalleyi birbirinden ayıran bu yola...
Mahalle; Kızlar Manastırı ile Tellitabya tepelerindeki Sava Kilisesi arasında bir salıncak gibidir yıllarca sallanan; umutlara, umutsuzluklara, acılara, gözyaşlarına, sevinçlere, ayrılıklara, kavuşmalara, sevilere kucak açan...
Çömlekçi ve Arafilboyu Mahalleleri, Trabzon'da yaşanan hemen her olayın tanığıdır. Deniz yoluyla gelenleri ilk gören onlar, karayoluyla seyahat edenleri ağırlayan ve uğurlayan yine onlar...
Bugün, her iki mahallenin tarihi geçmişinden kalan izler, yok denecek kadar azdır. Boztepe yamacındaki kaya mezarları ve mağaralardaki resimleri rutubet, çıkış merdivenlerini zaman; mahalledeki eski yapıları ise birileri ortadan kaldırıyor!.. Çok yakın bir zamanda her iki mahallenin nüfusu yok olma noktasına gelecek.
“Maşatlık” kapısından girdiğinizde sizi karşılayan iki tarafı servilerle dizili, “dikilikaya”ya doğru uzanan ve tepede son bulan uzunca bir yol vardı. Tepeye çıkıldığında her iki tarafta bulunan, dört kişinin kucaklayamayacağı kalınlıkta ıhlamurlar sizi karşılardı. Bu ıhlamurlar 1952 ya da 1953 yılında katledilir. Servi ağaçları da bu yıllarda aynı akıbete uğrar, asırlık ömürleri son bulur. Mağara kilisesinin kuzeyinde, hemen alt kısımdaki düzlükte; şu andaki sağlık ocağının yeri, çöp araçlarının park alanıdır. Buranın biraz daha batısında bulunan ceviz ağacı o kadar büyüktür ki, birkaç kişi ancak gövdesini sarabiliyordu. Bir ağaç gövdesi büyüklüğünde olan köklerinin bazıları yüzeydeydi. Bunlardan birisinin altı boşaltılmıştır ve insanlar buradan eğilerek rahatlıkla geçebilmekteydi. O dönemin inanışında, kabakulak olan çocuklar, ceviz ağacının bu boşluğundan geçirildiğinde iyileşeceği inancı oldukça yaygındı!.. Ceviz ağacı da acımasızlığın ürünü olur ve yakacak için oduncunun yolunu tutar, katledenlerinin elinden... Bütün bu ağaçların katledilmesi ellili yıllarda gerçekleşir. Aynı dönemde anayolun kenarında mermerden çok büyük ve görkemli bir lahit vardı. Bir benzeri de biraz daha içeride, güneyde yer alırdı. Her ikisinin de aynı yıllarda mermerlerinin sökülüp satıldığı ve ortadan kaldırıldığı söylenir. Neredeyse tamamı mezarlık olan Maşatlık'ta; talan edilmiş ve dışarıdan bakıldığında ne olduğu anlaşılmasa da sadece İtalyan mezarlığı günümüze kadar gelebilmiştir.
Geçmişin tarihi mahallesi, komşuluk ilişkileri, buram buram kokan narenciye bahçeleri, kokulu üzümler, çeşit çeşit incirler nerede? Sadece yaşayanların yüreğine gömdüğü acılarda ve özlemlerinde saklı.
Birçok güzelliği yok olan kentimizde, Çömlekçi'yi de yaşatamadık, yok ettik, ortadan kaldırdık; bize bırakılan mirası koruyamadık, gelecek kuşaklara bırakacak hiçbir şey kalmadı!
Düşünmesi bile çok acı!..
"Acı, sana hissettiğin mutluluğun gerçek olduğunu anımsatır" diye bir söz vardır; işte Cenevizlilerin kurduğu Çömlekçi Mahallesi de öyle…
Mitra Dağı delik deşik oldu; eteklerindeki yaşam alanları yıkılmaya devam ediyor, inci gerdanlıkla süslü Çömlekçi Mahallesi de beton yığınlarına teslim oldu!