CHP’li Suiçmez’den 5 Haziran Dünya Çevre Günü Açıklaması: “Doğa Ranta Teslim Edilemez”CHP Trabzon Milletvekili ve TBMM Başkanlık Divanı Üyesi Av. Sibel Suiçmez, 5 Haziran Dünya Çevre Günü dolayısıyla bir basın açıklaması yayımlayarak Türkiye’deki çevre politikalarına yönelik sert eleştirilerde bulundu. Suiçmez, çevre haklarının Anayasamız ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alındığını hatırlatarak, “İktidar, çevreyi koruma sorumluluğunu yerine getirmemekte; doğa sistematik olarak yok edilmektedir” dedi.Suiçmez, açıklamasında şu ifadelere yer verdi:5 Haziran Dünya Çevre Günü, Birleşmiş Milletler tarafından çevresel farkındalığı artırmak ve ekolojik dengeyi koruma bilincini güçlendirmek amacıyla 1972 yılında ilan edilmiş küresel bir farkındalık günüdür. Ancak ülkemizde çevreyi koruma anlayışı, yıllardır kağıt üzerinde kalmakta; doğal yaşam alanları sistematik bir biçimde yok edilmektedir.Ülkemizde çevre politikaları, bilimsel ilkelerden ve kamu yararından uzaklaşmış; rant temelli ve şirket odaklı bir yaklaşıma indirgenmiştir. İktidar eliyle yürütülen bu politika, doğanın korunması gereken tüm alanlarını yatırım fırsatına dönüştürmüş; çevresel koruma sistemleri işlevsiz hale getirilmiştir.Daha önce yasalarla ve uluslararası sözleşmelerle koruma altına alınmış olan 1. Derece Doğal ve Arkeolojik SİT Alanları, Yaban Hayatı Koruma ve Geliştirme Alanları, sulak alanlar, yaylalar, meralar, ormanlar ve kıyılar; çıkarılan özel yasalarla HES, termik santral, nükleer santral, taşocağı, maden sahası ve benzeri yatırımlara açılmıştır. Verimli tarım arazileri imara açılmış; HES projeleri ile su kaynaklarımız tahrip edilmiştir. Plansız ve denetimsiz enerji projeleri yalnızca çevreyi değil, kırsal yaşamı ve yerel ekonomiyi de yok etmektedir. Denizlerimiz kirlilik tehdidi altındadır. Kıyılar, ormanlar, hazine arazileri, yer altı ve yer üstü su kaynakları; madencilik ve inşaat faaliyetleriyle yok edilmekte, ekolojik yıkım hızla derinleşmektedir.İktidar, çevreyi koruma sorumluluğunu yerine getirmemekte; anayasa ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınmış çevre hakkını fiilen ortadan kaldırmaktadır. Yargı kararlarına rağmen durdurulmayan projeler, göstermelik ÇED raporları ve halkın katılımının engellenmesi, çevre hukukunun devre dışı bırakıldığını göstermektedir.Oysa Anayasamızın 56. maddesi, “Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir” demekte; çevreyi koruma görevi devlete ve yurttaşlara birlikte yüklenmektedir. Türkiye’nin taraf uluslararası sözleşmelerde çevre hakkı temel bir insan hakkı olarak tanımlanmaktadır.Ancak mevcut çevre politikaları, bu anayasal ve uluslararası yükümlülükleri yok saymaktadır. Bu durum sadece doğayı değil, halk sağlığını, kırsal kalkınmayı ve gelecek kuşakların yaşam hakkını da tehdit etmektedir.Cumhuriyet Halk Partisi iktidarımızda çevre politikamız şu şekilde olacaktır:
• Doğayı ve kültürel mirası koruyan tüm mevzuatı güçlendirecek, ekolojik yıkıma neden olan düzenlemeleri derhal yürürlükten kaldıracağız.
• Enerji, madencilik ve inşaat gibi sektörlerde kamu yararını, bilimsel planlamayı ve ekolojik hassasiyetleri esas alan bir yaklaşımı hayata geçireceğiz.
• Kazdağları, Murat Dağı, Cerattepe gibi yaşam alanlarını koruma altına alacak, bu bölgelerdeki talancı madencilik faaliyetlerine son vereceğiz.
• Yurttaşların çevreyle ilgili kararlara katılım hakkını anayasal güvence altına alacak, bilgiye erişim ve yargıya başvuru yollarını etkinleştireceğiz.
• Suyu, havayı, toprağı yani tüm doğal varlıklarımızı piyasa mantığının dışına çıkaracak, kamusal bir anlayışla koruyacağız.
• Büyükşehir belediyelerimizde uygulamaya başladığımız İklim Eylem Planlarını ülke genelinde yaygınlaştıracak, karbon salımını azaltmaya yönelik hedefleri yasal güvenceye kavuşturacağız.
• Yerel yönetimlerin öncülüğünde kurulan güneş enerjisi santralleri gibi projeleri büyütecek, yenilenebilir enerjiyi halkın yararına planlayacağız.
• Pestisit kullanımını sınırlayacak, yerli tohumu destekleyecek ve halk sağlığını merkeze alan zehirsiz tarım politikalarını yaşama geçireceğiz.
• Doğal alanları şirketlerin değil, halkın ve doğanın ortak geleceği olarak değerlendirecek ve bu anlayışı tüm planlamanın temeline yerleştireceğiz.
CHP olarak doğayı savunmayı, halk sağlığını korumayı ve gelecek kuşaklara yaşanabilir bir Türkiye bırakmayı sadece bir politika tercihi değil, varoluşsal bir sorumluluk olarak görüyoruz. Ranta, talana ve çevreyi yok sayan anlayışa karşı; bilimin, hakkaniyetin ve ekolojik dengenin rehberliğinde hareket edeceğiz. Suyumuzu, toprağımızı, ormanlarımızı ve ortak yaşam alanlarımızı koruyarak Türkiye’yi sürdürülebilir, adil ve yaşanabilir bir geleceğe hep birlikte taşıyacağız. Bu mücadeleyi yalnızca bugünün değil, yarının çocukları için de kararlılıkla sürdüreceğiz.
• Doğayı ve kültürel mirası koruyan tüm mevzuatı güçlendirecek, ekolojik yıkıma neden olan düzenlemeleri derhal yürürlükten kaldıracağız.
• Enerji, madencilik ve inşaat gibi sektörlerde kamu yararını, bilimsel planlamayı ve ekolojik hassasiyetleri esas alan bir yaklaşımı hayata geçireceğiz.
• Kazdağları, Murat Dağı, Cerattepe gibi yaşam alanlarını koruma altına alacak, bu bölgelerdeki talancı madencilik faaliyetlerine son vereceğiz.
• Yurttaşların çevreyle ilgili kararlara katılım hakkını anayasal güvence altına alacak, bilgiye erişim ve yargıya başvuru yollarını etkinleştireceğiz.
• Suyu, havayı, toprağı yani tüm doğal varlıklarımızı piyasa mantığının dışına çıkaracak, kamusal bir anlayışla koruyacağız.
• Büyükşehir belediyelerimizde uygulamaya başladığımız İklim Eylem Planlarını ülke genelinde yaygınlaştıracak, karbon salımını azaltmaya yönelik hedefleri yasal güvenceye kavuşturacağız.
• Yerel yönetimlerin öncülüğünde kurulan güneş enerjisi santralleri gibi projeleri büyütecek, yenilenebilir enerjiyi halkın yararına planlayacağız.
• Pestisit kullanımını sınırlayacak, yerli tohumu destekleyecek ve halk sağlığını merkeze alan zehirsiz tarım politikalarını yaşama geçireceğiz.
• Doğal alanları şirketlerin değil, halkın ve doğanın ortak geleceği olarak değerlendirecek ve bu anlayışı tüm planlamanın temeline yerleştireceğiz.
CHP olarak doğayı savunmayı, halk sağlığını korumayı ve gelecek kuşaklara yaşanabilir bir Türkiye bırakmayı sadece bir politika tercihi değil, varoluşsal bir sorumluluk olarak görüyoruz. Ranta, talana ve çevreyi yok sayan anlayışa karşı; bilimin, hakkaniyetin ve ekolojik dengenin rehberliğinde hareket edeceğiz. Suyumuzu, toprağımızı, ormanlarımızı ve ortak yaşam alanlarımızı koruyarak Türkiye’yi sürdürülebilir, adil ve yaşanabilir bir geleceğe hep birlikte taşıyacağız. Bu mücadeleyi yalnızca bugünün değil, yarının çocukları için de kararlılıkla sürdüreceğiz.